Özel Nisa Hastanesi - Tüp Bebek
Online
Randevu
Online
Labaratuvar
?nteraktif
Hesapl?y?c?lar
Hayattayken
Hayat Verin
Hasta ve
Ziyaretçi
Hastan?za
Mesaj Gönderin
Anlasmali
Kurumlar

Tüp Bebek

NİSA HASTANESİ
ÜREME SAĞLIĞI VE TÜP BEBEK ÜNİTESİ

Kısırlık, çiftlerin bir yıl boyunca çocuk sahibi olmalarını istemelerine ve düzenli ilişkiye girmelerine rağmen gebelik oluşmaması halidir. Üreme çağındaki kişilerin yaklaşık yüzde 10-15 'i bu sorunla karşı karşıyadır.

Kısır hastaların tanı ve özellikle tedavisinde son 10 yıl içinde baş döndürücü hızla gelişmeler elde edilmiştir. Tüp bebek ve ilgili tekniklerde sağlanan gelişmeler ile daha önce ümitsiz olan çoğu çifte, günümüzde, çocuk sahibi olma şansı doğmuştur. Tedavinin başarısını belirleyen en önemli unsur doğru tanı ve en etkin tedavinin seçilerek hızlı bir şeklide uygulanmasıdır.

KISIRLIK NEDENLERİ

• ERKEĞE BAĞLI KISIRLIK
Testis gelişimine, meni kanallarına, hormonal bozukluğa bağlı veya genetik olabileceği gibi çoğu zaman nedeni belli olmaksızın sperm sayı ve/veya hareketliliği ve/veya şekilsel bozukluğu vardır. Erkeğe bağlı infertilitede mikroenjeksiyon ile elde edilen başarı kısırlık tedavisinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.

• KADINA BAĞLI KISIRLIK
Tüp tıkanıklığı: Doğumsal veya geçirilen enfeksiyonlar (tüberküloz) ve ameliyatlara bağlı olarak, tüplerin yapışıklıklarının olması ya da kısmen veya tamamen tıkalı olması sperm ve yumurtanın tüp içinde bir araya gelmesini engelleyerek kısırlığa yol açar.

Rahime bağlı nedenler: Geçirilmiş kürtaj, rahim ameliyatı veya verem sonrası rahim içi yapışıklıklar, polip, myom veya doğuştan olan perde-septum rahime bağlı kısırlık nedenleridir.

Endometriyozis: Endometriyum rahimin en iç tabakasını oluşturur. Her adet döneminde dökülerek dışarı atılır ve yeniden gelişir. Bu tabakaya ait dokunun rahim dışında tüplerde, yumurtalıklarda ve/veya karın zarlarında bulunmasına endometriozis hastalığı denmektedir. Yumurtalıkta bulunduğu yerde kanama yaptığında endometriyoma veya çukulata kisti denen kistik yapılar oluşturur. Adet sırasında ve cinsel ilişki esnasında ağrı oluşturur. Endometriyoz hastalığı ileri evrede olduğunda kısırlığa yol açmaktadır.

Hormonal ve yumurtlama bozukluğu: Yumurtlamanın hiç olmaması veya seyrek olması genellikle adet düzensizliği ile birlikte görülür. Yumurtalıkları uyaran hormonların eksikliğine bağlı olabilir. Yumurtalıkta çok sayıda kistçiklerle birlikte görülen, aşırı kilo, kıllanma artışı, şeker hastalığına ve hiperlipidemiye eğilim gibi farklı tablolarla görülen polikistik over sendromu, erken menopoz, prolaktin hormonunun fazla salınımı, tiroid bezi fonksiyonu bozuklukları gibi durumlarda ortaya çıkabilir.

• AÇIKLANAMAYAN KISIRLIK
Birçok çift yapılan muayene ve incelemelerde herhangi bir bozukluk göstermemekle birlikte çocuk sahibi olamamaktan şikayetçi olmaktadır. Bu duruma açıklanamayan infertilite adı verilmektedir.

KISIRLIK ARAŞTIRMASI, TEŞHİS YÖNTEMLERİ, TESTLER

• Eşlerin muayenesi: Kısırlık nedeniyle başvuran eşlerin her biri ilgili uzman hekim
tarafından muayene edilir. Kadının incelenmesinde jinekolojik muayene ile birlikte transvajinal ultrasonografi yapılarak rahim, tüpler ve yumurtalıklar değerlendirilir.

Ultrasonografi sırasında, ileride uygulanacak olan tedavinin seçiminde ve tedavinin başarı şansının belirlenmesinde önemli rol oynayan "yumurtalık rezervi" değerlendirmesi yapılır.

İleri kadın yaşı, geçirilmiş yumurtalık ameliyatları, tek yumurtanın bulunması, bazı yumurtalık kistleri, geçirilmiş enfeksiyona bağlı yapışıklıklar, endometriyozis, kemoterapi veya radyoterapi uygulanması ve sigara içilmesi yumurtalık rezervini düşüren başlıca unsurlardır.

Yumurtalıkların ultrasonografideki görünümü, yapılacak olan kan tahlilleri ile birlikte değerlendirilerek yumurtalıkların uygulanacak olan tedaviye ne oranda cevap vereceği tahmin edilmektedir. Tedavide kullanılacak olan şema ve ilaç dozları bu bilgiler doğrultusunda planlanır.

• Sperm analizi ve diğer tetkikler: Erkekte ürolojik-androlojik muayene ile birlikte
sperm analizi ve gerekli görüldüğünde semen kültürü, transrektal ultrasonografi, hormon analizleri biyopsi ve genetik inceleme yapılır.

• Kadında yumurtlama takibi: Adet kanamasının 2. veya 3. günleri yapılan
ultrasonografi o dönemdeki yumurtalık rezervinin tespiti ve yumurta gelişiminin takibi için temel oluşturur. Belirli ilaçlarla uyarılan yumurtalıklar günlük veya günaşırı gözlenerek içinde yumurtaların (oosit) bulunduğu sıvı keseciklerinin (folikül) büyümesi takip edilir. 18-24 milimetre çapına erişmiş foliküllerin yeterli olgunluğa ulaştığı kabul edilir.

• Mikrobiyoljik ve biyokimyasal analizler: İlk değerlendirme sırasında hem erkek
hem de kadında bazı enfeksiyonların taraması yapılır. Gerekli görülürse ayrıca biyokimyasal tahliller istenir.

• Hormon testleri: Kadınlarda rutin olarak bazı hormonların (LH, FSH, E2, PRL, TSH,
fT4, tT, DHEAS) kan değerleri araştırılır.

• Histerosalfingografi (HSG): Tüplerin açıklığını tespit etmek için HSG (ilaçlı rahim
filmi) en sık başvurulan yöntemdir. HSG’de; rahim ağzında yetmezlik, tüberküloz, myom nodülleri, rahim içi polipler ve gelişmemiş rahim gibi rahim anormallikleri kolaylıkla teşhis edilebilir.

• Histeroskopi: Işıklı özel histeroskop cihazının, genel anestezi altında, rahim ağzı
yoluyla rahim boşluğuna sokularak rahim içinin endoskopik olarak incelenmesidir. Tanı amaçlı olarak, rahim içine yapışmış spiralin çıkarılması ve rahim içinde ufak cerrahi müdahalelerin (rahim içi perdeler, polip veya myomların tedavisi) yapılmasında başvurulan bir yöntemdir.

• Saline infüzyon sonografisi (SIS): Rahim içine sıvı verilerek yapılan ultrasonografi
incelemesidir. Standart tarnsvajinal ultrasonografi ile görülemeyen rahim içi poliplerinin varlığının gibi patolojilerin tespiti için uygulanır.

• Laparoskopi: Bu amaçla özel olarak yapılış cihazların genel anestezi altında karın
boşluğuna sokularak kamera yardımıyla karın içi organlarının tetkik edilmesi işlemidir. Nedeni açıklanamayan infertilitede, genital organ anomalilerinde, dış gebelik kuşkusu olan kadınlarda, endometriozisde, ayrıca açıklanamayan pelvik ağrı ve adet görememe durumlarında tanı ve/veya tedavi amacı ile uygulanır.

KISIRLIK TEDAVİSİ

Buraya kadar sözü edilen tetkikler sonucunda, erkek ve kadında var olan sorunların giderilmeye çalışılması ilk adımdır. Bunun için gerekli cerrahi girişimler ve ilaç tedavileri yapılabilir.

• Aşılama (inseminasyon): İnseminasyon, semen örneğinin yıkanarak, iyi hareketli
spermlerin seçilip rahim içine verilmesi işlemi, yani suni döllenme tekniğidir. Bu yöntemin özelliği, hızlı hareket eden sağlıklı spermlerin seçilmesi, spermlere zararlı olan asit ortamın bertaraf edilmesi, spermin yumurtaya daha yakın bir yere bırakılması ve spermlere kolaylıkla rahim tüplerine ulaşma şansı verilmesidir. Rahim ağzına ait problemlerde, sperm sayı ve hareketliliğindeki hafif bozluklarda, açıklanamayan kısırlık durumlarında uygulanmaktadır. Folikül gelişiminin ultrasonografi ile takip edilip istenilen büyüklüğe ulaştığında yapılan çatlatma iğnesinden (hCG) 32-36 saat sonra işlem gerçekleştirilmektedir.

• Tüp bebek: Doğal yollarla gebe kalınamaması durumunda çocuk sahibi olmak için
başvurulan bir yoldur. Kadın üreme hücresi olan yumurtanın erkek üreme hücresi olan sperm ile vücut dışında, laboratuar ortamında bir araya getirilerek döllenmesi, döllenen yumurtaların bölünmeye başlayıp, embriyo adı verilen ilk gelişim aşamalarını laboratuar ortamında geçirmesini takiben anne adayının rahmine yerleştirilmesi sürecini kapsar. Bu aşamadan sonra elde edilen gebeliğin doğal yollarla oluşan gebeliklerden farkı kalmaz.

• Mikroenjeksiyon: İntrasitoplazmik Sperm Enjeksiyonu (ICSI) da denen bu yöntemin
standart tüp bebek uygulamasından farkı, spermin embriyolog tarafından yumurtanın içine mikroskop altında yerleştirilmesidir. Bu yöntem standart tüp bebek yöntemi ile döllenme olmadığında, sperm sayısının az olduğu, kalitesinin yumurtayı döllemeye elverişli olmadığı veya sperm hücresinin ancak testis dokusundan elde edilebildiği durumlarda uygulanır.

TÜP BEBEK NE ZAMAN GEREKLİDİR?

Muayene ve incelemelerinde herhangi bir sorun saptanamamış olan çiftlerin, aşılama dahil diğer tedavi yolları ile çocuk sahibi olamamaları durumunda, tüp bebek tedavisi uygulanmaktadır. Bu duruma açıklanamayan infertilite denir.

Erkekte gerekli tedavilerin yapılmasına rağmen sperm analizinde ileri derecede bozukluk olması veya sperm görülmemesi halinde tüp bebek tedavisine başvurulur.

Kadında rahim tüplerinin herhangi bir nedenle tıkalı olması, normalde rahim içinde bulunması gereken ve her adet döneminde dışarı atılan endometriyum tabakasının rahim dışında bulunması ile karakterize endometriozis hastalığının bulunması veya bunun yumurtalıkta kist yapması (endometriyoma/çukulata kisti), ileri derecede hormonal ve yumurtlama bozukluklarının olması durumunda (polikistik over gibi) tüp bebek öncelikli tedavi seçeneğidir. Ayrıca kalıtımsal geçen hastalıklardan korunmak için preimplantasyon genetik tanı amacıyla tüp bebek uygulaması yapılmaktadır.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ KİMLERE YAPILABİLİR?

Üremeye yardımcı tedavilerde başarı oranını en fazla etkileyen kadının yaşıdır. İlerleyen yaşla birlikte yumurtaların kaliteleri bozulur, rahim içi tabakanın (endometriyum) döllenen yumurtayı tutma yeteneği azalır. 40 yaşından sonra kadın adetleri düzenli olsa da, gebe kalma oranı yüzde 10’un altına düşer, bebek anomalileri ve düşük riskinin arttığı gözlenir. Bu yüzden tüp bebek tedavisi için anne adayının 40 yaşının altında olması tercih edilir.

Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de tüp bebek uygulaması sadece çocuk sahibi olamayan evli çiftlere uygulanabilmektedir (Yönetmelik Madde 19). İlgili mevzuata göre, tedaviyi talep eden çiftlerin evli olması ve sadece kendilerine ait üreme hücrelerinin kullanılması gereklidir. Ayrıca üremeye yardımcı tedavi metodu uygulanacak evli çiftlerin izin belgesini doldurmaları şarttır (Yönetmelik Madde 20).

Tüp bebek tedavisi uygulanabilmesi için hem anne hem de babanın üreme hücresinin bulunması gereklidir. Kadında yumurta hücresi olmazsa (menopoz) veya erkekten testis dokusu dahil sperm hücresi elde edilemezse, hiçbir surette tüp bebek tedavisi uygulanamaz. Başkasından yumurta veya sperm hücresi alarak yapılan uygulamalar yasa dışıdır.

TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE BAŞARI ŞANSI

Tüp bebek yöntemi ile her tedavi sonrasında gebelik oluşma şansı yaklaşık yüzde 30-40 arasında değişir, ancak başarıda rol oynayan faktörlerin başında kadının yaşı gelir. Otuz beş yaş altında uygulama başına gebelik şansı yüzde 30-40 iken 40 yaşından sonra gebelik oranı yüzde 15'in altına düşer.

TÜP BEBEK UYGULAMASI AŞAMALARI

• Ön görüşme: Tedaviye başlamadan önce ilk görüşme mümkünse adetin ilk 3 günü
içerisinde yapılmalıdır. Bazı laboratuar testlerinin bu günlerde yapılması gereklidir. Bu görüşmeye gelirken, eşlere ait daha önceden yapılmış olan tetkikler ve varsa ameliyat raporları ile son aylara ait adet düzeninin takvimi birlikte getirilmelidir.

• Hormonal baskılama ve yumurtalıkların uyarılması: Tüp bebek tedavisinde
öncelikle üremeye ilişkin hormonların salınması ile yumurtalıkların tamamıyla kontrol altına alınması hedeflenir. Bu amaçla verilen ilaçlarla istenilen zamandan önce yumurtlama engellenir.

Uygulamanın başarılı olabilmesi, kadın yumurtalıklarında çok sayıda yumurta üretilmesine bağlıdır. Bu yüzden, yukarıda söz edildiği gibi kontrol altında tutulan yumurtalıklar, yumurta gelişimini uyaran ilaçlar ile uyarılır. Bu süreçte yumurta gelişiminin takibi için belirlenen aralıklarda ultrasonografi ve hormon tahlili yapılarak ilaçlarda doz ayarlamasına gidilir.

Yumurta toplaması öncesinde son olarak yumurta olgunlaştıran hormon (hCG) enjeksiyonu yapılır. Bu enjeksiyonun gün saat ve dozu hastalara sözlü ve yazılı olarak tarif edilir.

• Yumurta toplanması: Yumurtaların toplanması işlemi bu son ilaç enjeksiyonundan
sonraki 36-38. saatte ameliyathane ortamında yapılır. Bu esnada sakinleştirici ilaçlar verilerek bölgesel anestezi yapılabileceği gibi, işlem tümüyle anestezi altında da gerçekleştirilebilir. Yumurta toplanması vajinal ultrasonografi aletine bağlı bir iğnenin vajenden geçirilerek yumurtalıklardaki yumurtaları içinde bulundukları sıvı ile birlikte emerek gerçekleştirilir.

• Sperm elde edilişi: Normalde semen uygulamanın yapıldığı merkezde bu amaçla
oluşturulmuş yerde mastürbasyon yoluyla steril bir kaba alınır. Ancak semende sperm hücresinin görülmediği durumlarda cerrahi yöntemlerle (TESA, TESE, MESA, mikro TESE) testis veya epididimden sperm elde edilir.

• Dölleme ve embriyo oluşturulması:
Sperm hücreleri ile yumurtanın birleşmesi (dölleme) işlemi yumurtaların toplandığı gün gerçekleştirilir. Bu dölleme uygun laboratuar şartları altında standart tüp bebek uygulaması (IVF) veya mikroskop altında mikroenjeksiyon (ICSI) ile gerçekleştirilir.

Yumurtaların toplanmasından bir gün sonra, yumurtalardan kaçının normal şekilde döllendiği konusunda çifte bilgi verilir. Normal olarak döllenen yumurtalar laboratuarda embriyo oluşumu için 2 ile 5 gün arasında izlenir.

Döllenmeyi takip eden 3. günde en az 5 adet çok kaliteli embriyo elde edildiyse 5. güne kadar izlenip blastosist halini alması sağlanır.

• Embriyo kalitesinin değerlendirilmesi: Embriyoların kalitesi döllenme sonrası hücre
sayısı, hücre büyüklüğü ve hücre dışı parçacıkların varlığı gibi bazı şekilsel parametrelere göre değerlendirilir. Gelişen embriyolar gözlenerek en kaliteli olanları belirlenir ve anne rahmine yerleştirilmek üzere ayrılır.

• Embriyo tıraşlama (assisted hatching): Embriyoların rahimde tutunma başarısını
artırmak için özel bir yöntemle embriyoyu koruyan zarın inceltilmesi işlemi, yani embriyo tıraşlaması yapılır.

• Embriyonun fragmanlardan temizlenmesi: Fragmantasyon, canlı olmayan hücre
artıklarıdır. Çok kaliteli bir embriyoda hücrelerin büyüklükleri benzerdir ve fragmantasyon yoktur. Fragmantasyon arttıkça, embriyonun kalitesi düşer. Bu yüzden embriyonun bu parçacıklardan temizlenmesi başarı şansını artırmaktadır.

• Embriyo transferi: Rahim içine yerleştirilmek üzere ayrılan embriyoların sayısı ve
kalitesi konusunda aileye bilgi verilir. Transfer işlemi için herhangi bir anesteziye gerek duyulmaz. Ultrasonografik gözlem altında embriyolar ile yüklenmiş olan bir kateter vajenden ve rahim ağzından geçirilerek embriyolar rahim içerisine bırakılır.

Transfer edilecek embriyo sayısı kadının yaşı, embriyo kalitesi ve daha önce tüp bebek uygulama sayısına göre, hastanın da bilgisi dahilinde belirlenmelidir. Özellikle 35 yaşı altında iyi kaliteli 2 embriyonun transfer edilmesi yeterlidir. Çoğul gebeliklerin önlenmesi açısından da gereklidir.

Blastosist halini alan embriyonun transfer edilmesi çoğul gebelik riskini azaltıp gebe kalma şansını artırır.

• Luteal faz desteği: Gebeliğin gelişimini desteklemek için yumurtaların
toplanmasından veya embriyoların transferinden sonra progesteron, östrojen ve/veya hCG takviyesine başlanır. Embriyo transferinden 12-14 gün sonra gebelik testi yapılır. Klinik açıdan gebeliğin varlığını gösteren fetal kalp atışları tespit edilene kadar ilaçlara devam edilir.

• Diğer işlemler

Sperm dondurulması: Spermlerin dondurularak saklanması mümkündür. Cerrahi yöntemle elde edilen spermler erkeğin eşinin gerekli aşamaları tamamlayarak yumurta toplanması gününe kadar dondurularak saklanır. Ayrıca planlanan testis tümörü tedavisi veya radyoterapi/kemoterapi gibi tıbbi zorunluluk halleri öncesinde ileride çocuk sahibi olmasını temin için spermler saklanabilmektedir (Yönetmelik madde 17).

Embriyo dondurulması: Eğer yerleştirme işleminden sonra geride iyi kalitede embriyo veya embriyolar kalmış ise çiftin onayı alınıp bu embriyolar ileride kullanılmak üzere dondurulup saklanır (Yönetmelik madde 17).

Preimplantasyon genetik tanı: Embriyonun anneye transferinden önce yapılan genetik incelemedir. Genetik hastalık taşıyıcısı veya hasta çocuk sahibi riskli çiftler için önemli bir tanı yöntemidir. Üçüncü günde 8 hücreli embriyolardan mikroskop altında 1 veya 2 hücre (blastomer) alınarak genetik tanı için inceleme yapılır. Sağlıklı bulunan embriyo seçilerek anneye transfer edilir.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ SIRASINDA
KARŞILAŞILABİLECEK PROBLEMLER

• Kullanılan ilaçların yan etkileri (anestezik ilaçlar ve hormonlar): Yumurtalıkları
baskılamak için kullanılan ilaçların sıcak basması, baş ağrısı, vajende kuruluk, ruh halinde değişimler gibi geçici yan etkileri olabilir. Diğer taraftan yumurta gelişimini uyaran ilaçların enjeksiyon bölgesinde kızarıklık ve ağrı, göğüslerde hassasiyet, yorgunluk, kasıklarda ağrı ve gerginlik gibi yan etkileri görülebilir.

Her cerrahi işlemde olabileceği gibi, anestezik maddelere karşı alerjik reaksiyonlar olabilir. Bu yüzden alerjik durum biliniyorsa önceden doktor bilgilendirilmelidir.

• Yumurtalıklarda kist gelişimi: Kullanılan ilaçlara bağlı olarak tedavi başlangıcında
yumurtalıklarda kist gelişebilir ve yumurta gelişimini olumsuz etkiler. Bu kistlerin boşaltılması veya tedaviye ara verilerek kistin yok edilmesi gerekir.

• Yumurtalıkların tedaviye aşırı cevap vermesi (OHSS): Normalde tüp bebek
tedavisinde amaç yumurtalıkların kontrollü olarak uyarılması ve fazla sayıda yumurta elde edilmesidir. Bazen yumurtalıklar verilen ilaçlara beklenen düzeyden fazla cevap vererek aşırı uyarılabilir. Bu durum hafif seyredebileceği gibi ciddi sıkıntı da yaratabilir. Karın ve vücut boşluklarında sıvı toplanarak karın şişliği, nefes darlığı, bulantı, kusma, idrar yapamama ve karın ağrısına yol açabilir. Hastanede yatarak tedavi gerekebilir.

• Yumurta elde edilememesi (boş folikül sendromu): Yumurtalıklarda gelişen
foliküllerin sıvılarının emilmesine rağmen içinde yumurta bulunmayabilir. Hastaların hCG iğnesini zamanında veya uygun miktarda yaptırmamasına ya da ilacın yapısına bağlı olabilir.

• Az sayıda veya kalitesiz yumurta gelişimi: Yumurtalık rezervinin düşük olduğu
durumlarda beklenen bir durumdur. Kullanılan ilaçlara rağmen yumurtalıklar istenilen cevabı vermeyebilir ve yeterli sayı ve kalitede folikül oluşmayabilir. Her hastada görülebileceği gibi ileri yaşlarda daha sık görülür.

• Döllenme olmaması: Uygulanan laboratuar işlemlerinin ardından yumurta ve
spermler normal görünmesine rağmen döllenme gerçekleşmeyebilir.

• Embriyo gelişmemesi: Üreme hücrelerinin birleşmesi ile döllenme işlemi
gerçekleşmesine rağmen, beklenen bölünme ve embriyo oluşumu gerçekleşmeyebilir.

• Kanama ve enfeksiyon: Nadir görülmekle birlikte yumurta toplama işlemi sırasında
damar yaralanmalarına bağlı batın içi kanama veya işlemin bitmesinin ardından karın içi enfeksiyon gelişebilir.

• Çoğul gebelik: Verilen embriyo sayısının artmasına bağlı olarak ikiz-üçüz-dördüz
gebeliklerin görülme riski vardır. Bu durum erken doğum riskini önemli derecede arttırarak, bebeklerin yeni doğan döneminde ve hayatlarının ilerleyen dönemlerinde çeşitli problemler yaşamalarına neden olabilir. Bu yüzden üçten fazla embriyo transferinin yapılması uygun görülmemektedir.

• Dış gebelik: Oluşan gebelik kesesinin rahim içine geçmeyip başta tüpler olmak üzere
rahmin dışına yerleşmesidir. Ameliyatla gebeliğin sonlandırılması ve tüpün çıkarılması gerekir. Bazen erken tespit edildiği durumlarda ilaçla tedavi uygulanabilir.