Özel Nisa Hastanesi - Bunları Biliyor musunuz? - Her Yönüyle Diyabet
Online
Randevu
Online
Labaratuvar
?nteraktif
Hesapl?y?c?lar
Hayattayken
Hayat Verin
Hasta ve
Ziyaretçi
Hastan?za
Mesaj Gönderin
Anlasmali
Kurumlar

Bunları Biliyor musunuz?

Her Yönüyle Diyabet

Özel Nisa Hastanesi’nden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. A. Naciye Erbakan

Diyabet nedir?


Vücudumuza giren gıdalar parçalanarak şeker, protein ve yağa dönüşür. Kanda dolaşan şeker yani glukoz hücrelerce alınır ve hücreler tarafından enerji için kullanılır. Midemizin arkasında yer alan pankreas adlı organımızda “insülin” adlı bir hormon salgılanır. İnsülin, şekerin hücrelerimizin içine girmesine yardım eder.

Diyabette ise ya vücudumuz yeterince insülin yapamaz veya yaptığı insülini kullanamaz. Kan şekerimiz yükselir ve hücreler enerji kaynağından mahrum kalır.

Diyabeti 4 gruba ayırabiliriz. Tip 1 daha çok çocukluk çağında gelişir, 30 yaşından önce çıkar, zayıf veya normal kilolu kişilerde görülür. Vücut insülini yetersizdir, hızla genel durum kötüleşir.

Tip 2 diyabet ise en sık görülen diyabettir. Genelde 40 yaş üstünde karşımıza çıkar. Vücut insülin üretmektedir, ama hücrelerin insülini kullanması yetersizdir. Ailevi yatkınlık sık görülür.

Gebelik diyabeti, özellikle yatkınlığı olanlarda gebelik ile ilişkili olarak ortaya çıkar, doğum sonrası genellikle düzelir. Bu kişilerin ilerleyen yıllarda diyabet riski artmıştır.

Diğer nedenler dediğimiz 4. grup ise çok çeşitli hastalıklarla ilişkilidir, tedavisi değişkenlik gösterir.

Diyabetim olduğunu nasıl anlayabilirim?


Özellikle sık idrara çıkma, bol su içme, sık acıkma, görme bulanıklığı, iyileşmeyen yara gibi bulgularınız varsa mutlaka doktora başvurun. Öncelikle idrar ve kan tahlilleri istenecektir. Parmaktan yapılan ölçümler her ne kadar fikir verse de kesin tanı damardan alınan kan sonucu ile konulur.

En az 8 saatlik açlık sonunda kan şekerinin 126 mg/dl’ nin üzerinde olması, herhangi bir zamanda alınan kan şekerinin 200 mg/dl’ nin üzerinde olması veya son 3 aylık şeker ortalamasını gösteren HbA1c adlı testin 6.5’un üzerinde olması diyabet tanısı için gerekir. Bu değerlerde olmayan ama normal kabul edilemeyen değerlerde de gizli şekeri tanımak için şeker yükleme testi yapılır.

Diyabet için risk grubunda mıyım?


Özellikle tip 2 diyabet için ailede diyabet varlığı, kilolu olmak, daha önce gebelik diyabetinin varlığı, iri bebek doğurmuş olmak, polikistik over hastalığı gibi durumlar diyabet riskini arttırmaktadır.

İnsülin direnci nedir?


Vücüdumuzda şekerin hücre içine girebilmesi için insüline ihtiyacı vardır. Aynı işi görmek için daha fazla insüline ihtiyaç duyulması, insülin direnci olarak adlandırılır. Bu durum direncin şiddetine bağlı olarak pankreasımızın daha fazla çalışmasını gerektirecektir. Bu fazla çalışmayı karşılayacak kadar insülin salınamaması durumunda kan şekeri yükselmeye başlar ve hücrelere yeteri kadar şeker giremediği için de vücudumuz zarar görür. Bu durumda kanda normal bir kişiden daha yüksek insülin seviyemiz olsa bile kan şekerimiz yüksek seyreder.

İnsülin direncini azalttığımız takdirde pankreasın iş yükünü azaltarak tip 2 diyabet gelişimini önleyebiliriz veya en azından geciktirebiliriz. Diyabet gelişmiş olsa bile kan şekerlerimizin daha iyi gitmesini sağlayarak, kendimizi ve organlarımızı korumuş oluruz.

Özel bazı testlerle insülin direncini ölçebilmek mümkündür. Sadece kilolu kişilerde değil, normal/zayıf kişilerde de insülin direnci görülebilir. İnsülin direncini azaltmak için dengeli beslenme ve egzersiz en temel taşları oluşturur. Yetersiz kaldığında ise insülin direncine yönelik ilaçlar önerilebilir.

Diyabetim var, nasıl tedavi olabilirim?


Sağlıklı ve dengeli beslenmenin yanısıra yeterli egzersiz tedavinin temelini oluşturur. Bu yaşam tarzı değişiklikleri oturtulmadan yapılan tedaviler hep eksik ve yetersiz kalacaktır. İlaçlar ise diyabetin türüne ve kan şekerinin yüksekliğine göre seçilmektedir.

Genelde en sık hatalar “boşu boşuna mı ilaç alıyorum, arada istediğimi de yiyeyim” veya “diyet yapsam yeterli, ilaç kullanmak istemiyorum” tarzında olmaktadır. Bu durum hep aynı bacakla adım atarak yürümeye benzer, dengesiz ve yetersiz kalır.

Egzersiz düzenli olmalı, yapılan egzersize 1 günden fazla ara verilmemeli, günlük yapılan egzersiz 30 dakikayı geçmeli ve tempolu olmalı, gün içinde uyku dışında 90 dakikadan fazla hareketsiz bulunmamalı ve mümkünse bütün bunlara kas gerici egzersizler eklenmeli.

Sigara içiyorsak, en kısa sürede kurtulmanın yolunu bulmalıyız.

Evde kan şekeri takibimizi ihmal etmemeliyiz. En sık hatalardan biri sadece sabah açlık kan şekeri ölçümü yapılması ve bazen son derece hatalı olarak ilaçlarımızı kendi başımıza arttırıp azaltmamız. Oysa ki bir gün 24 saatten oluşmakta ve en büyük şeker oynamaları yemek sonrasında görülmektedir. Mutlaka farklı günlerde de olsa sabah, öğle, akşam toklukları ve hatta gece ölçümleri yapılmalıdır. Tokluktan kastedilen yemeğe başladığımızda ilk lokmadan itibaren 2 saat sonrasıdır.

Özellikle egzersiz öncesi ve sonrası şeker ölçülmesi önerilir.

Her ilaç aynı mı? Dikkat etmem gereken şeyler var mı?


Tip 2 diyabette hastaların büyük bir çoğunluğu “büyük şeker hapı” ndan kullanır. Bu, bazen diyabet hastası olmadan da değişik amaçlarla verilen metformin adlı bir maddeyi içermektedir. Çok uzun süredir kullanılan bu ilaç birkaç durum dışında oldukça güvenilirdir. İnsülin direnci üzerindeki olumlu etkisi ve kilo aldırmaması nedeniyle ilk tercih olarak yer alır. Kan şekerinizin kaç olursa olsun diyabet tanısı aldığınızda hemen başlanır. En önemli yan etkisi bulantı ve karında şişkinlik, gazdır. Çoğunlukla kullanmaya devam edince bu şikayetler düzelir. Bazen çok şiddetli olduğunda, beraberinde devam eden ishal gibi hayatı zorlaştıran bulgular bulunduğunda mecburen kesilir. Cerrahi bir girişim öncesi veya ilaçlı tomografi gibi girişimlerden önce kesilmesi gerekir.

Pankreastan insülin salgılanmasını arttıran ilaçlar vardır. Bunlar genellikle aç karnına yemeklerden bir süre önce alınır. Bir kısmı uzun, bir kısmı ise kısa etki sürelidir. En önemli yan etkileri kan şekeri düşüklüğü yani hipoglisemidir. Bu ilaçları kullanırken yemek süresi geçirilmemeli ve aradaki beslenmeler unutulmamalıdır. Kan şekeri çok düşerse hastane ortamında müdahale gerekebilir.

Sık sık açıkmalar ilaç dozunun fazla gelmesi ile ilgili olabilir. Bu durumda mutlaka doktorunuza bilgi vermelisiniz. Sık sık yemek yenildiği için kan şekerleri daha yüksek seyreder, kilomuz hızla artar, ilaç yetersizmiş gibi gözükeceği için giderek doz arttırılır, kısır bir döngü halini alır.
İnsülin dışında yine iğne şeklinde kullanılan diyabet ilaçları da var. Bunlar kan şekerinin düşürmenin yanısıra, iştahı azaltıp, kilo vermeyi kolaylaştırmalarından dolayı tercih edilmektedir. Ülkemizde de kullanılan bu ilaçları SGK ancak endokrinoloji uzmanı imzasıyla karşılamaktadır.

Diğer ilaçların da her birinin kendine ait özellikleri vardır.

Bana insülin reçete edildi, ya bağımlı hale gelirsem?


İnsülin tedavisi, değişik diyabet tiplerinde değişik amaçlarla çok uzun süredir kullanılmaktadır. Tip 1 dediğimiz diyabette vücutta insülin yokluğu/azlığından dolayı ilk teşhisten itibaren insülin başlanıp hiç kesilmeden kullanıldığı gibi, gebelikte diyabet tanısı alan hastalarda sadece gebelik sırasında olmak üzere de kullanılmaktadır. Bunun gibi birçok örnekler verilebilir. Ameliyat öncesi ve sonrası günlerde insülin kullanımı, ateşli veya ağır hastalıklar döneminde insülin kullanımı gibi. İnsülinin kendisi bağımlılık yapmaz. Ama kullanma gerekçesi devam ediyorsa kullanılmaya devam edilir. Bazen çok yüksek kan şekerleri ile gelen hastalarda hem pankreası dinlendirmek, hem de hücreleri kısa sürede besleyebilmek için tedaviye insülin ile başlanıldığı çok görülür. Ama bu hastaların çoğunda eğer pankreas yetersizliği gelişmemiş veya organ hasarı yoksa ve hasta diyetini çok düzgün yaparsa kolaylıkla insülin kesilebilir.

İnsülin kullanımı gerektiğinde ne kadar geç kullanmaya başlarsak kesebilme şansımız o kadar azalır.

Bir diyabet hastası olarak başka nelere dikkat etmeliyim?


Diyabet sinsi giden bir hastalıktır. Bu nedenle düzenli takibi şarttır. Takipleri yaptırmak için illa bir şikayetimizin olmasını beklememek lazım. Yoksa çok geç kalmış olabiliriz. İyi veya yeterli tedavi edilmemiş diyabette, gözler, sinir ağımız, böbrekler, kalp gibi birçok organımız risk altındadır. Bundan kaçınmak için:

-İlaçlarımızı tarif edildiği şekilde ve düzenli almalıyız, bir problem varsa hemen doktorumuzla paylaşmalıyız.

-Senede en az bir kez göz muayenemizi yaptırmalıyız.

-Dişlerimize dikkat etmeli, düzenli fırçalama ve bakım dışında muayenelerimizi de ihmal etmemeliyiz. Diyabette diş ve dişeti problemleri artar, aynı zamanda bu problemler şeker değerlerimizi de bozabilir.

-Cildimizi korumalıyız. Cilt kurumaları ve çatlaklar önlenmeli ve yeteri kadar su içilmelidir.

-Ayaklarımızı düzenli kontrol etmeliyiz. Diyabette özellikle iyi kontrollü değilsek, ayak yanmaları, uyuşmalar, cilt kuruluğu çok sık karşımıza çıkar. Bunların vaktinde düzeltilmemesi ciddi ayak yaralarına yol açabilir. Rahat ve uygun ayakkabıları her zaman için tercih etmeliyiz.

-Kan basıncı ve kilomuzu yakın takip etmeliyiz. Kilo kadar önemli bir diğer ölçüm ise bel çevremiz. En alt kaburgamız ile kalça kemiğinin en üst noktasının tam ortasından yapılan bel çevresinin ölçümü kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm’in altında olması hedeflenir. Her yağ hücresi aynı değil. Özellikle göbek çevresinde yer alan yağ dokusu kan şekerimizi, kan yağlarımızı ve kan basıncımızı bozan bir takım maddeler salgılarlar. Bu yağ dokusu ne kadar azalırsa biz de o kadar korunmuş oluruz.

Diyabetim var ve gebe kalmak istiyorum, veya gebe olduğumu öğrendim..


Eğer diyabetimiz varsa planlı bir gebelik, hem bebeğimiz hem de bizim için yüz güldürücü sonuçlar sağlayacaktır. Eğer herhangi bir organ hasarı yoksa ve diyabetimiz kontrol altındaysa gebe kalınabilir. Planlı gebeliklerde en az 3 ay öncesinden kullanılan şeker düşürücü ilaçlar insülin ile değiştirilmeli ve şeker ortalamamız olan HbA1c değeri %6.5 ‘un altında tutulmalıdır. Gebelik boyunca çok yakın takip gereklidir, ek olarak her 3 ayda bir hem göz, hem de böbrekler değerlendirilmelidir.

Planlı olmayan gebeliklerde kan şekeri yüksekliğine paralel olarak hem bebek hem anne için riskler artar. Gebe olduğumuzu öğrendiğimiz anda değerlendirme için başvurmalıyız. HbA1c’nin %6.5’ un üzerinde olması (ideali %6) risk artışını gösterir. Ayrıca ilaçlarımızın hemen kesilip, tedavimizin yeniden ayarlanması gerekir.

Gebelik şekeri (gestasyonel diyabet)nedir?


Daha önce diyabeti olmayan kişilerde gebelikte görülen kan şekeri yüksekliğidir. Bu kişilerin bir kısmını ise daha önce diyabeti olduğunu farketmemiş kişiler de oluşturmaktadır. Genetik bir yatkınlığın üzerine gebelik hormonlarının da etkisi ile genellikle gebeliğin 2. yarısında kendini gösterir.

Genellikle gebe kalınca kan şekerimiz düşer. Bu düşme olmadığında veya daha da arttığında bize zarar vermez, gözüken bu değerler bebeğimiz için yüksek gelebilir. Gebelikte ölçülen değerleri gebe olmayanlarda normal kabul edilen değerlerle karşılaştırmamak gerekir. Gebelikte açlık kan şekeri normal veya düşük çıksa bile tokluk değerleri yüksek,yani gebelik diyabetimiz olabilir.

Kan şekerinin ne kadar uzun süredir ve ne kadar yüksek olduğuna göre riskler artar. Düşük, bebekte gelişim bozuklukları, iri bebek, erken doğum, infeksiyonlarda artma, ölü doğum, gebelik zehirlenmesi başta olmak üzere çeşitli riskler vardır. İyi ve vaktinde yapılan takip ve tedaviler bu riskleri oldukça düşürür. Maalesef açlık kan şekeri veya HbA1c ölçümleri tek başlarına tanı için yeterli değildir.

Takipte açlık kan şekerlerinin 95-100 mg/dl ve 1. saat kan şekerlerinin (evet gebelikte 1. saati tercih ediyoruz) 140 mg/dl ‘nin altında olması hedeflenir. Bu değerler kabul edilebilecek en üst sınırlardır, diyete rağmen bu değerler geçildiğinde insülin tedavisine oyalanmadan başlanmalıdır. Gebelikte, diyabet hapları bebek üzerindeki etkilerinden dolayı kullanılmamaktadır. Birkaç ilaçla ilgili olumlu sonuçlar yeni yeni bildirilmekle beraber uzun süreli çalışmalar olmadığı için genellikle tercih edilmemektedir.

Doğumdan 1.5-3 ay sonra, yani gebelik hormonları normale döndüğünde, mutlaka yeniden değerlendirme yapılmalıdır. Değerler iyiyse 1-3 sene aralıklarla tetkikler tekrarlanır. Bazen doğum sonrası diyabet devam edebilirken, hastaların yaklaşık yarısında ilerleyen yaşamlarında diyabet gelişmektedir. Bir sonraki gebelikte de tekrarlama riski yüksektir.